RÜZGÂRA ÇİZİLMİŞ AŞKLAR
I
sen seyrine emanet yurdum
güneş olağan koşusunda şimdi
dağlar ardından gençleşen ufukla
geceleri süpüren müziklerden
evlere esen sevinçlere
çeşminde yoğrulsun aşk
gözleri gökler soran hülya
yoluna düştü yolum
sarıldıkça kıvrılan yalanlardan
ellerinin aydınlık körfezine
akar akar aynalanır sevda
derin saraların çölünde
patikalar: ruhumun maverası
haşiyesiyle içli marşların
gözyaşlarına boğulan ahalî
kehanetin yağmur getiren dünyasından
dillenen güldür
güvercinlerin yoksullaşan kasrında
yaslandıkça akşamına bakan çocuk
yok olan gövdenin kıyametiyle
konuş aktar içindekini
canevinden gayrı
hangi kefeye konulsa
ehramların küllerinden çatılmış
şu kadın
değil mi tutkuların gem almaz zaptiyesi
tûfan:
anlamın tümel seccadesi
aklın depreminden bir karanfil diye
yüzünün kırlarında danseden
apaçık şantiyesi rüyaların
kaderin karelerinden bir oymak
tandır
ekmek
ve su
ay vurmuş savaşların romanı
tarihle yüzleşen mîsaktır
babalık sınavından geçişin
karşı konulmaz uğultusuyla garların
acısını alanlara yığan abdal
zulmü sözlüklerden çıkarmalı
çobanım:
rüzgâra söylenmiş türküler gibi
olmayan dünyasıyla bir kaval
alfabesi yok akşamların: sesi
kim bilir hangi dağdan
kafiyesine oynayan zamandır
aşınan teknesiyle hasretin
sarmaşıklarda sır oldun
II
denizin iç çizimli hülyasına mıhlanan NUH
dalgınlığından sandallar yoğursun gök
yoluna yoldaş buyruklarla
dua:
bayraklaşan dünyam benim
akreplerin albenisine aldanan toprakta
ateşler ah ateşler
yorgun ve tenha zamanların kabartması
kalabalığı uçurumlar kalan korkulardan
dağlar gösteren konuşmasına çocuğun
rahminde gülümseyen helâktır
hummalar:
derin lânetlerin sahrası
sulanmalı yeniden
kalbin merhamet çağıran süvarisi
doğurgan anakaralarında yeryüzünün
yürümüşse göğsümün mahşerinden bir ırmak
umutlar içinden dürülüyor demektir
gemilere hız veren yamaçlarla
başlasın son kez
efkârın dayanılmaz yakarması
gafletin kendini okşayan simyasından
sadrına kapaklandıkça inkâr
cürm-ü meşhûr isyanların alfabesiyle
tûfan:
yüreklere yakın bir limandır
III
uzun yollara ayarlanan yürek
bakışın rahmet getirir
sabrın bâkir taraçalarından
diyorsun ki sabah
katlanmış bir atlastır burda
bendini sarplara açtıran bir atlas
azaplar! ruhun bağışlanması
korkuya bedel sınavlardan
güven seren yağmurlara karşı
nice uçurumlar geçerek
dirsek dirseğe çatmak içindir
şeytan kurmacası giyotinlerde
siper kıldın da gövdeni
uzandın bir ömür
gemiler yüzdüren Rahman’a
dilinle yaklaş biraz
gözlerimin zencîsi:
şamdan
küheylanlar yoğuran arza
bir eleğimsağma su
albenili doruklarından inkârın
öpüldükçe köpüren tılsım
‘bir oğul bir tufana karşı nedir ki’
IV
hayretiyle mümin bakışların
kerîm olan aşktır
kerem dağlarının sonsuzu
cûdî:
inançla yakılan kandilimiz
bir şövalye feneri sanki
öylesine güzel
dostlarım
can oyununu oynayan çağdan
güvertesine yerleştiğimiz tarih

























