GÖKLERE KOŞAN KİRAZ  

inildikçe derinlere
candır akacak
gamevinden dışarı
resimleşen güğümleri sabrın
anlatılırsa bir daha
gökler sarsın yarayı
insanlığım:
kendisi kalmanın haritasıyla
alanlara indirilmiş:abdal
labirentlere sığmıyor ömrümüz

kendimle gelişen beyaz nokta
kalbin denizleşen secdesi: alna
sayfalar taşıran baharınla
gelen gözlerindir daim
tarihin fırat sarmalında
mavzerler yoğuran mushaflardan
incelmiş yeraltı duygularına
kolay mı gezinmek
kardeşim İDRİS
yağmur ve umut bizdendir
ruhun:
doğusu ortadoğu kuşanan ırmağı

sen: bütün zamanların dervişi
geceye fal tutulan yüzünle
‘gizli ilimler hazinesi’
ve simya
tımarlanmış düşlerin atı
soy kasırgasından erdemin
kuşluklar doğuran denize
demlenen mahzeniyle çürüyüşün
sedef inceliklerin kıblesinde
ufukları gözleyen hayattır
çeliğin som hamlesi
yani ben
gözde destanların süvarisi
nil sularından her sürgün
geriye sayma festivalleri değil
kartelleri kurşunlayan emek

üçgüller: gövdeyi suvaran meşale
ölümün ve doğumun tılsımı
yüzün: şimdi
güneşten bir seccade
tercümesi yok dünya hâllerinde
ayın özgür balçığı
ölümler sonrası bir haberdir
kerameti kendinden menkul
şu kan
yirmiüç cehenneminin firarîsi
zerafetinle giydir başakları

adaletli yakarışların ustası
çizdiğin güzergâh
kulluğun tezgâhından
köleliği reddetmek şanı
öpülmüş çıngıların kulesi
senden: bir sığınak mazlumlara
dağlanmış sözcüklerin yordamıyla
tûfan sonrasına açılan göğsün

saçılmış sancağı sarpların
işlemeli akiklerin diliyle
zerreler birer terzi
sığmaz ham söze
biçtiğin kumaş
sevgilim yeryüzü
giydiğim gömlek
sana mahsus bir rüya şimdi

uzat ellerini
gözleri mîsak getiren varlığa
başeğmek:
bir kutlu yorum artık
dönüşün imkânsız göğüne
yaklaştıkça sarıl
bir tanem
yaşamın billûrlaşan toprağı
bir yaman düğündür: mîraç
Ötelere serpilmiş insanlığım