KAĞITTAN GEMİLERE AÇIK BİR BİLET: ‘OKUMA HİKAYELERİ’

Gönül YONAR

‘Başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız.’ Her okuma bir yolculuktur. Her satır uzak diyarlara ulaştıran sihirli yelkenli. Edebiyat gündemi siyaset gündemi kadar hareketli olmasa da, hergün onlarca kitap, okuyucularını bir serüvene çıkarmak için matbaa silindirlerinden kitapçı raflarına akıyor. Hiç şüphesiz, kitap dostlarının en çok merak ettiği şey, beğenerek okudukları yazarların okuma yolculuklarında…

‘Başkalarının aşkıyla başlıyor hayatımız.’

Her okuma bir yolculuktur. Her satır uzak diyarlara ulaştıran sihirli yelkenli.

Edebiyat gündemi siyaset gündemi kadar hareketli olmasa da, hergün onlarca kitap, okuyucularını bir serüvene çıkarmak için matbaa silindirlerinden kitapçı raflarına akıyor.

Hiç şüphesiz, kitap dostlarının en çok merak ettiği şey, beğenerek okudukları yazarların okuma yolculuklarında nelerle karşılaştıkları, bu serüveni hangi limanlara uğrayarak yaşadıklarıdır. Bu nedenle yazarlara en çok ‘nasıl yazıyorsunuz?’ diye sorulur. Bu soru ile okur, yazarın kağıttan gemilerine binmek ve enginlere açılmak ister.

Okuma Hikayeleri; okuyucusunu elinden tutup önce çalışma odasına, masasına, kalemine, kağıtlarına, bilgisayarına, sonra fersah fersah ötelere götüren, kağıttan gemilerine bindiren 58 yazarın metinlerden oluşan bir çalışma olarak edebiyat dünyasındaki yerini aldı.

Edebiyatın emektarlarından, kıymetli birçok seçkiye imza atmış değerli Duran Boz beyefendi, titiz editörlüğü eşliğinde 58 yazarın okuma dünyalarını okuyucuya sunuyor. ‘Bu yazıların her birinden taşan okuma deneyimleri içselleştirilerek yeni yaşantılar örülebilir. Yeni yollara yeni yolculuklara başlanabilir.’ diyen Boz’un bu sözleri ömür boyu okur olma gayretinde olan benim için gerçek bir keşif idi. Zira, bundan birkaç yıl önce, değer verdiğim bir edebiyat adamının bir gazetedeki ‘neler okursunuz?’ sorusuna verdiği cevabın bulunduğu sayfayı kesip yıllarca o izi takip etmiş ve onun okuma duraklarında nefeslenmiştim.

Şimdi elimizde bir parmak baldan daha fazlası var. Meraklı okur, hikayelerini, romanlarını, eleştirilerini, güncel yazılarını okuduğu yazarların nelerden beslendiğini, edebiyat meraklarını hangi kültlerle yatıştırdıklarını, hangi metinleri masalarından eksik etmediklerini ve zihin dünyalarını nelerle şekillendirdiklerini öğrenme fırsatı bulacak.

Rasim Özdenören, Necati Mert, Hilmi Uçan, İbrahim Demirci, Ali Haydar Haksal, Yunus Develi, Ömer Lekesiz, Yıldız Ramazanoğlu, Arif Ay, Ahmet Doğan İlbey, Gönül Yonar, Lütfi Bergen, Necip Evlice, Duran Boz, Necip Tosun, Turan Karataş, Ahmet Kekeç, Ali Ural, İbrahim Eryiğit, Erdal Çakır, Osman Konuk, Şaban Abak, Ali K. Metin, İsmail Karakurt,  Gökhan Özcan, Atıf Bedir, Ethem Baran, Sadık Yalsızuçanlar, Hüseyin Atlansoy, Cemal Şakar, Mehmet Narlı, Mihriban İnan Karatepe, Mustafa Öztürk, Behçet Çelik, Osman Özbahçe, Abdullah Harmancı, Vural Kaya, Mehmet Solak, Hüseyin Akın, Suavi Kemal Yazgıç, Güray Süngü, Selvigül Kandoğmuş, Suzan Demirler, Vefa Taşdelen, Ali Emre, Köksal Alver, Ahmet Büke, Kenan Çağan, Nihan Kaya, Bünyamin K, Mehmet Aycı, Mustafa Köneçoğlu, Abdullah Harmancı, Atilla Mülayim, Ercan Yıldırım, Işık Yanar, Ahmet Edip Başaran, Murat Erol ve Aykut Ertuğrul’un metinlerinden oluşan Okuma Hikayeleri bir başka açıdan ‘yol hazırlığı yapacaklar için başlangıç sofrası’bereketiyle okunacak bir çalışma.

TADIMLIK OKUMA HİKAYELERİ

Okuma Hikayeleri’nden kısa birkaç örnek ile çalışmanın içeriği hakkında ipuçları vermiş olalım.

Rasim Özdeneören: ‘İkinci sınıfa başladığımda, babam gazetesini bize okuttururdu. Aynı yıl, akrabalarımızdan kendisine dayı dediğimiz bir yakınımız bize bir hikaye kitabı armağan etti. Okul kitabı dışında gördüğüm okuduğum ve okurken zevk aldığım ilk kitap odur. O kitaptaki hikayeler, ninemizin ve komşu cici teyzemizin bize anlattığı masallardan farklıydı. Şimdiki bakışımla söylersem, daha bir gerçekçiydi.’

Necati Mert: ‘Kitap gibi kitapla karşılaşmam dördüncü sınıftadır. Bir sınıf kitaplığımız vardı. Okulun kooperatifinden tek ciltli bir ansiklopedi ile TDK’nın Türkçe Sözlük’ü alındı bana. 1955 tarihli ikinci basım. Fakat dikkat! Alınan, ansiklopedi ile sözlük. Şiir miir, hikaye mikaye, roman moman değil. Ev hapishanemde arkadaşlarımdı bunlar.’

İbrahim Demirci: ‘Erzurum’da Tolstoy’un Savaş Ve Barış’ını ancak inatla ve zorlanarak bitirdiğimi hatırlıyorum. Anna Karenina’dan daha sıkıcı gelmişti bana. Oysa Dostoyevski okurken hiç yorulmamışımdır. Tolstoy’da biraz yapmacık mı vardı, yoksa bende bir tembellik veya kabalık türünden olumsuzluklar mı bilmiyorum.’

Ömer Lekesiz: (Lekesiz dört sayfalık yazısında toplam 93 yazar ve düşünür adı ile isimler sözlüğü gibidir.) ‘-Babamın İslami hassasiyetleri nedeni ile örtülü itirazlarını gerektirecek kadar- yabancı yazarların kütüphaneden ödünç alabildiğim kitaplarını da okumaya başladım. Niye okuyordum, ne anlıyordum şimdi tam olarak bilemiyorum; onca okumayı bir tür okuma açlığıyla izah etmeye çalışıyorum ama daha o yıllarda Sartre, Camus okumalarımın neye yaramış olabileceğini, bana ne kazandırdıklarını tam kestiremiyorum.’

Duran Boz:‘Özellikle Kur’an, tefsir, hadis ve siyer okumalarının kıblesizliğe ve karabasanlara meydan okuma biçimi olduğunu düşünüyorum. Sezai Karakoç, Nuri Pakdil, Rasim Özdenören, Atasoy Müftüoğlu gibi yazar ve şairlerin kuşatma altındaki çağımız insanına söylediklerini özümsemek gerektiği kanısındayım.’

Yıldız Ramazanoğlu: ‘İçine kapandı diye hakkımda endişe duyulan zamanlar, ben kitaplara, acılara, acıların içinden yükselen soylu söylevlere kapanmıştım. Hayaller içinde ya İspanya’nın kırsallarında ya da işgal günlerinin İstanbul’undaydım. Bir seferinde Marquis Sade’nin yazdığı kimi korkunç hikayelere dalmıştım. Hem dehşete kapılmış hem de aşağıların aşağısı neresi diye büyülenmiş gibi dibe kadar gitmiştim. Belli ki denetimden kaçmış bir kitaptı, kimbilir hangi evden ayıklanıp buraya gelmişti.’

Lütfi Bergen: ‘Evimizde kitap namına bir şey bulmak –anneannemin dua mecmuası dışında- mümkün değildi. Hayat çok boş görünüyordu gözüme. Sokaklarda uzun bıyıklı, sakallı parkalı gençler adamlar gördüğümü hatırlıyorum. ‘Umudumuz Ecevit’ yazılı kağıtlar dağıtıyorlardı. Akşam saat 18:00 olmadan eve gelmek zorunda idik, tüm oyunlarımızı bırakıp. Bunun iki nedeni vardı. İlki sokaklar tekin değildi. İkincisi ise TRT Radyosu, çocuklar için radyo piyesi yayınlamaktaydı hafta içi. İşte o piyesler beni, edebiyatın esrarengiz dünyasına çağırıyordu.’

Gönül Yonar: ‘Ziya Gökalp’in Türkçülüğün Esaslarını’nı ortaokul birde elime almış olmamı bu açlığa bağlıyorum şimdi. Orta üçe kadar koyu bir Kemalist olmamı ise Şevket Süreyya Aydemir’in Tek Adam’ına bağlamalıyım. İmam Hatip’de bir kemalistin ne işi olabilirdi? Bu soruyu kim sordu bilmiyorum ama bir gün, Yalan Söyleyen Tarih Utansın ciltleri ile karşılaşınca benden başka birilerinin de bu soruyu ciddi ciddi sorduğunu anladım. Arkası çorap söküğü gibi geldi.’

Murat Erol: ‘Okuma anlamında aslında her şey yolundaydı. Kitapları kısa sürede okuyor, gazeteleri takip ediyor, dergileri takibe alıyordum. O ara nasıl oldu anladım da, ideolojileşme dedim ya, işte o bir yerlere itiyordu beni. Bir parti filan değil, bireysel anlamda bir sığlığa doğru gidiyordum.’

Işık Yanar: ‘Herşey, renkli televizyonumuz Grundig’in ölümüyle başladı. Abim elektronikçiydi; ömrünü uzatmak için elinden geleni yaptı. Ama son zamanlarda ancak TRT’nin kanallarını gösterebiliyordu. Durumu umutsuzdu. Abim kitap kurduydu; vefatına üzülmedi. Eski bir çarşafla üzerini örttü… İşte tam o ara, annemin ve babamın kitaplarını buldum. Yatak odasındaki bordu konsolun altında bekliyorlardı. Çoğu benle yaşıttı.’

Suavi Kemal Yazgıç: ‘Daha sonra bir Enid Blyton dönemi başladı benim için. Afacan Beşler, Gizli Yediler gibi 700’e yakın çocuk kitabı yazan Blyton’un  40-50 kitabını okudum desem abartılı olmaz. Çok şükür o dönem de geçti de orada kalmadım.’

Osman Özbahçe: ‘Okumanın bendeki karşılığı başkalarının hayatıdır. Ben, başka hayatları merak ettiğim için okumaya başladım. Başkalarının aşkını, başkalarının düşüncelerini merak ettiğim için değil, başkalarının hayatını hayatlarını…’

Ahmet Büke: ‘Esnaf olan babamın, yorgun argın akşam dönüşlerinde getirdiği ve beni neredeyse sevinçten öldürecek kitaplarım oldu sonra. Palm Sokağı Çocukları, Pippi Uzunçorap, Ben de Çocuktum, Arılar Ordusu, Bir Şeftali Bin Şeftali. Bu kitaplar arasında Şişkolarla Sıskalar, okulda öğretmenimden iyi bir azar yememe neden oldu.’

Behçet Çelik: ‘Sonraki yıllarda o buruk coşkuyu okurken pek de nadir hissettiğimi, kitap okumaktan her zaman büyük tatlar aldığım halde, çocukluğumdaki ve o yıllardaki o eşsiz tadı pek seyrek aldığımı itiraf etmeliyim. Bir gün Akbal’la Saroyan’ın hikayelerini birlikte okumalıyım yeniden. Şimdi cesaretim yok buna, ama bir başlarsam ilk sayfaların ardından beni cesaretlendireceklerini biliyorum.’

Cemal Şakar: ‘Sonraları kendimi oburca bir okuma içinde buldum. Bu okumalar rehbersiz okumalardı. Halid Ziya’nın Mai Ve Siyah’ını, Aşka Dair’ini, Mehmed Rauf’un Eylül’ünü kendimce okudum. Öğretmenlerimiz nedense yardımcı olmuyorlardı… Üniversite yıllarım benim açımdan önemli değişimler ve kırılmalar yaşadığım yıllardı. Fikirlerimle birlikte okuduğum kitaplar da değişmeye başlamıştı. O yıllardan kalma bir alışkanlıkla Kur’an-ı Kerim meallerini hiç elimden düşürmedim.’

Turan Karataş: (Okuma Hikayeleri’nin en ilginç yazısı ise Turan Karataş’a ait. ‘Ben Ölünce Okumadıklarıma Kim Üzülecek?’ başlığını taşıyan yazıda Karataş hayata geç başladığından yakınırken uykusuz okuma gecelerinden hevesle söz eder.) ‘Bildiğim bir şey varsa, okudukça açlığımın arttığıydı. Çünkü her kitap bana yeni bir bahçenin kokularını getiriyordu.  Sanırım dünyanın en güzel kokan çiçekleri de kitaplardı. Gecelerimi yıldız yıldız çiçeklendiren, Erzurum’un soğuk kış gecelerini sımsıcak kılan nice kitaplarla okuma salonunda uykuyu erteleyip durdum.’ Turan Karataş, okur-yazar olan insanların ortak bir duygusunu dile getirir gibidir: ‘Kitaplığımı karıştırdıkça gözümü alamadığım, tadına doyamadığım, dönüp dönüp okusan dediğim kitaplarım var’

Edebiyat dünyasının usta kalemleri ile onları takip eden çıraklarının okuma dünyalarına yolculuk yapmak, kitap ile olan dostluklarına şahit olmak için Okuma Hikayeleri’ne  kitaplığınızda yer açmalısınız.

Okuma Hikayeleri, Editör Duran Boz, Hangar Kitap, 2013 Ankara

edebistan.com/1 Mayıs 2013